1 Mayıs;
Sanayi
Devriminin gelişimiyle ortaya çıkan emekçi sınıfın çalışma koşulları insanlık dışı denecek
seviyede ağır olup günlük çalışma saatleri 15-16 saati bulmaktaydı. Daha o
dönemlerde bile çocuk işçilik son derece yaygındı. 19. yüzyılın son
dönemlerinde, 1886 yılının 1 Mayıs günü Şikagolu işçilerin iş bırakma eylemi
ile başlayan ve 4’ü işçi, 7’si polis 11 kişinin ölümüyle sonuçlanan Haymarket
Olayı’nın ardından 136 yıl geçmiş
bulunmasına rağmen emekçiye karşı baskı, zulüm, sömürü düzeni olanca şiddetiyle
devam etmektedir.
Türkiye
emekçileri de bu baskı ve sömürü düzeninden yönetimi elinde bulunduran siyasi
iktidarın antidemokratik, baskıcı,
sömürücü anlayışı ile orantılı olarak payını almaktadır.
Cumhuriyetin kurduğu
üretim tesislerini kapatarak, satarak yok eden, yer altı ve yer üstü
zenginliklerimizi talan ederek, tarımı ve hayvancılığı bitirerek dışa bağımlı
hale getiren, gümrük duvarlarını sıfırlayıp üretimi terk edip ithalatı
özendiren siyasi iktidarların politikaları milyonlarca gencin geleceğini
umutsuzluğa, halkı açlık ve sefalete mahkûm etmiştir.
Son
yıllarda AKP iktidarının, Türkiye’nin
var olan sorunlarına göçmen/mülteci işçileri sorununu da eklediğini dikkat
çekmek istiyoruz. Sayıları milyonları bulan sığınmacı
yabancıların sigortasız, sendikasız, iş saati belirsiz, açlık sınırı altında
bir ücretle çalışmak zorunda kalmaları hem haksız ücret rekabetine neden olarak
ülkemizin işsiz sayısını artırmakta hem de toplumun demografik yapısını bozarak
yarınlarımız için tehdit oluşturmaktadır.
Sermayenin güdümünde
olan AKP iktidarı, emekçilerin sağlıksız, güvensiz ve güvencesiz iş
koşullarında çalışmasını, baskı altına alarak sendikasızlaştırmaya kiralık
işçilik gibi taşeronlaştırma yöntemleri ile Türkiye’de vahşi sömürü düzeninin
bayraktarlığını yapmaktadır.
Kamu çalışanlarını
enflasyonun altında ezdiren, açlık ve sefalete mahkûm eden yetkili ve etkisiz
Memur-Sen ile onun destekçileri yandaş ve yancı konfederasyonlar 6. Dönem Toplu
Sözleşme ile Anayasaya, kanunlara ve uluslararası sözleşmelere aykırı olarak
kamu sendikalarına % 1 baraj kotası getirerek sendikal örgütlenmeye darbe
yapmıştır. Büro-İş Sendikası bu darbe karşısında hukuksuzluğu gerek yargıya taşımada
gerekse diğer alanlarda ki mücadelede öncülük yaparak son verdirmede başrol oynamıştır.
Covid-19 pandemisinin
pik yaptığı dönemlerde, pandemi şartları bahane gösterilerek emeğin sömürülmesi de pik yapmıştır. Çalışan emekçinin hakkını çalmak için bahaneler üretilmiştir.
Bugün pandemi dip yaparken emeğin sömürüsü yeni pikler yapmaya devam
etmektedir.
Bütün bu haksızlıklar
yapılırken, sömürüler artarak devam
ederken emekten ve emekçiden yana mücadele eden, susmayan, emekçinin sesi olan
Büro-İş Sendikası; aynı kararlılıkla susmadan, mücadele etmeye ve emekçinin
sesi umudu olmaya devam edecektir.
1 Mayıs Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günümüzü kutlar,
emek mücadelesinde hayatlarını kaybeden bütün emekçilerimizi saygı ve rahmetle
anıyoruz.
Yaşasın; Tam Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti,
Yaşasın; 1 Mayıs Birlik, Mücadele ve Dayanışma
Günümüz,
Yaşasın; Örgütlü Mücadelemiz,
Yaşasın; Büro-İş,