BİRLİK MÜCADELE VE DAYANIŞMA GÜNÜ'NDE FAŞİZM

1 Mayıs “Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü”dür. Sınıf mücadelesine inanan her kişi ve kurumun bu özel günde en geniş şekilde birlikteliği savunmak, işçi sınıfının ulusal ve uluslararası boyutta sorunlarını ve taleplerini ortaya koymak zorunluluğu vardır.

1 Mayıs sadece bir bayram değildir. Hele şenlik hiç değildir. 1 Mayıs işçi sınıfının sermayeye karşı sesinin yükseldiği gün olmalıdır. Sermayeye karşı sesini yükseltmek eğer antiemperyalist bir çizgide değilse bunun da önemi yoktur. Çünkü ezilen tüm uluslar ve işçi sınıfı için Dünya’yı çekilmez hale getiren, savaşları, kitle ölümlerine neden olan hastalıkları, yoksulluğu yaratan emperyalizmdir.

Birleşik Kamu-İş ve bağlı sendikalar, mücadeleye bu pencereden bakmaktadır. Onun için 1 Mayıs’ı sadece şenlik havasında konserlerle kutlayan yapıların yanında değildir. Birleşik Kamu-İş sınıf mücadelesine inandığını söyleyenlerin yanında olmak istemektedir. Ancak ne yazık ki kamu makamlarıyla işbirliği içinde hukuksuz olarak meydanları elimizden almaya çalışmaktadırlar.

1 Mayıs 2012 katılım açısından her zamankinden daha kalabalık olmuştur. Ülkemizde, adında sendika veya parti olan hemen hemen her kuruluş alanlara çıkmıştır. Ancak ne yazık ki bunların hepsi yukarıda sıraladığımız gerekçelerle alanlarda olmamış ve 1 Mayıs ruhuna uygun davranmamıştır.

Birleşik Kamu-İş bütün konfederasyonların ortaklaştığı bir kutlama istemiştir. Bu olmayınca bir tertip komitesi oluşturarak Ankara Valiliği’ne Sıhhiye Meydanı için başvurmuştur. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na göre, önceden belirlenmiş miting meydanları başvuru önceliğine göre tahsis edilmek zorundadır. Ankara Valiliği bu başvurumuzu 1 Mayıs’a bir kaç gün kala reddetmiş ve bu alanı KESK, DİSK, TTB gibi örgütlerden oluşan gruba tahsis etmiştir. Hukuka aykırı bu karara rağmen Birleşik Kamu-İş olarak Valilik tarafından alan tahsisi yapılan tertip komitesine bizimde aynı alanda kutlamalara katılmak istediğimiz bildirilmiştir.

Bu şekilde 1 Mayıs Salı günü Ankara dışından gelen üyelerimizle birlikte Ankara Gar önünde toplanarak korteje katılmak istedik. Ancak daha sabahın erken saatlerinde hipodromda otobüslerden inen üyelerimiz polis ablukası altına alınmıştır. Bu nedenle Ankara’dan katılan üyelerimiz de Hipodroma çağrılmış, kortejimiz burada oluşturulmuştur.

Sıhhiye meydanına hareket saati geldiğinde kortejimiz yürüyüşe başlamış Ancak polis yolumuzu TCDD Genel Müdürlüğü önünde kesmiştir. Yürüyüşümüze izin vermeyen polis gerekçe olarak Sıhhiye meydanında miting yapacak olan tertip komitesinin bizim alana girmemizi istemediği, eğer girersek çatışma çıkacağını ileri sürmüştür.

Polis, faşizan bir tutumla barikatı kaldırmamış, biber gazlı müdahalesiyle Birleşik Kamu-İş’i yürüyüşünden alıkoymak istemiştir. Sıcağın altında polis ve üyelerimiz arasında saatlerce süren bir mücadele yaşanmış, arabulucu olarak gelen bazı siyasi parti temsilcileri ve milletvekilleri de Ankara Valisi’ne ulaşamamışlardır. Anlaşılmıştır ki sözde sınıf birlikteliğini savunan bazı yapılar Polisle işbirliği yaparak Birleşik Kamu-İş’in alana girişini engellemek istemişlerdir. Bunlar tarih önünde elbette hesap vereceklerdir.

Barikatı aşmak için yaptığımız direnişe Atatürkçü Düşünce Derneği yönetimi ve üyeleri de büyük destek vermiştir.

Sonunda saat 14:00 civarında Konfederasyonumuz Kolej Meydanı/Kurtuluş Parkı istikametine gideceğini bildirmiş bunun üzerine polis tarafından barikat kaldırılmıştır. Ankara Gar önünden geçerek kurtuluş parkına kadar uzun bir yolu sloganlarla yürüyen kortejimiz burada saygı duruşu ve Genel Başkanımız İsmail TUTOĞLU’nun basın açıklamasından sonra dağılmıştır.

Birleşik Kamu-İş’e bağlı sendikalar 1 Mayıs 2012 günü ayrıca tüm ülke genelinde alanlarda olmuş, böylece sermayeye ve emperyalizme karşı işçi sınıfının birlik ve mücadelesini onbinlerce üyesiyle birlikte savunmuştur. İstanbul Taksim Meydanı, İzmir Gündoğdu Meydanı başta olmak üzere, şube ve temsilciliklerimizin bulunduğu her şehir Birleşik Kamu-İş, Eğitim-İş, Birleşik Büro-İş, Ulaşım-İş, Kültür Sanat-İş, Yerel-iş, Tarım Orman-İş ve çok yakında Konfederasyonumuza katılacak olan Genel Sağlık-İş üyelerinin slogan ve halayları ile coşmuş, sendikalarımızın bayrak ve flamalarıyla dalgalanmıştır.

Peki Birleşik Kamu-İş’e bu muamele neden yapılmaktadır?

10 yıldır iktidarda olan AKP, iktidarının ilk yıllarında ABD ve AB emperyalizminin kendisine biçtiği rolü mazlum ve mağdur bir eda ile yerine getirirken artık gerçek yüzünü saklamaya gerek duymaksızın zalimliğe başlamıştır. Parlamento çoğunluğundan sonra Cumhurbaşkanlığı ve Yargıyı başta olmak üzere tüm kurum ve kuruluşları ele geçiren AKP, kendi basınını, kendi sivil toplum kuruluşlarını ve kendi sendikalarını da yaratmıştır. Ülkemizin en önemli ve kamu hizmeti üreten KİT’lerini özelleştirme adı altında sadece 5 aylık faiz ödememize bile yetmeyecek bir bedelle küresel sermayeye satmış, topraklarımızı İsrail’e satmaya kalkmış, Devletin en temel görevleri olan parasız sağlık ve parasız eğitimi ortadan kaldırmış, ekonomiyi üç katına çıkan bir borçla yönetmeye çalışmıştır. İşçiye, memura, emekliye açlık sınırı altında bir ücretle yaşamayı dayatmış, işsizliğe çözüm getirmeyip, sadakayla yaşayan oy depoları meydana getirmiştir.

Okullarımızda onbinlerce öğretmen açığı varken, atanmayan öğretmen ordusu yaratmış, her iki yılda bir eğitim ve sınav sistemleriyle oynamış, yapılan her sınavda bir skandal yaşatmıştır.

Sıfır sorunlu dış politika diyerek yola çıkmış, sorunumuz olmayan komşumuz kalmamıştır. Emperyalizmin çıkarları uğruna neredeyse komşularımızla savaş yapmaya kalkmıştır.

Her seçim öncesi bir açılım paketi ortaya atmış, toplumu etnik, mezhepsel temelli bir bölünmeye sürüklemiştir. Açılım paketlerinden bir şey çıkmamış, oy için umut verdiği kesimlerle adeta dalga geçmiştir.

İleri demokrasi diyerek yargıyı ele geçirmek için Anayasa değişiklikleri yapmış, sonucunda kamu çalışanlarını toplu sözleşme diyerek kandırmış, işçilerin kıdem tazminatına göz dikmiştir.

Ülkemizde tarımsal üretimi durdurmuş, orman arazilerini satışa çıkarmış, halkın temel gıda ihtiyaçları yurt dışından ithal edilir duruma gelmiştir.

Emperyalizmin ve küresel sermayenin isteklerinin yerine gelmesi için ulusal değerlerimize ve Cumhuriyetimizin kazanımlarına savaş açılmış, Ulusal Bayramlarımızın kutlanması yasaklanmıştır. Atatürk’ün mirası Gençliğe Hitabe okullardan kaldırılmak istenmiş, gelecek kuşakların bilincinden yurt ve ulus sevgisi silinmek istenmiştir.

Daha sayamayacağımız tüm bu olumsuzluklara karşı tepki vermesi gerekenler elbette ülkemizin işçileri, kamu çalışanları ve emeklileri başta olmak üzere tüm emekçileridir. AKP iktidarı bu tepkiyi ötelemek için işçi sınıfının birliğini istememektedir. Bu yüzden sınıf örgütlerini 1 Mayıs’ta dahi bir araya getirmemek için kimilerinin etnik kimliğini körüklemekte kimilerinin 1 Mayıs kutlamasına işçi sınıfının haklarını sermaye adına budamakla görevli Çalışma Bakanı’nı göndermektedir.

Birleşik Kamu-İş olarak, işçi sınıfının birliğini aramızdaki tüm örgütsel farklılıklara rağmen savunmak için Sıhhiye meydanında olmamızı (polisle) engelleyen bazı sendika ve konfederasyonları da bunu bahane ederek hukuku ayaklar altına alan kamu makamlarını da kınıyoruz.

Ancak bilinmelidir ki, Birleşik Kamu-İş’in önüne çıkarılan her engel Konfederasyonumuzu ve bağlı sendikalarımızı ve mücadelesini büyütmektedir. Bu 1 Mayıs’ta yapılanlarda geçmiş yıllarda olduğu gibi gerçek yurtsever, devrimci, antiemperyalist kamu emekçilerinin Konfederasyonumuza katılmasını sağlayacaktır.
YÖNETİM KURULU

Sosyal Medyada Paylaş