DUR DE !

“DUR” DE !

Tüm kamuoyunca bilinmektedir ki Yargı Emekçileri, bir taraftan ekonomik ve sosyal olarak insanca yaşanacak bir ücretten yoksun bir şekilde yaşam mücadelesi verirken, bir taraftan, neredeyse tüm adliyelerin sorunu olan, fiziki imkânsızlıklar ve yetersizliklerle boğuşmaktadır.

Bu yetmiyor Yargı Emekçileri, her geçen gün artan oranda bürokratik ve psikolojik baskılara maruz bırakılıyor.

Özellikle 15 Temmuz sonrasında da çok sayıda yargı mensubunun açığa alınmaları veya mesleklerinden ihraç edilmeleri, zaten hâlihazırda ağır bir işyükü karşısında görev yapmak zorunda kalan Yargı Emekçilerinin sırtına çok daha fazla yük binmesine ve daha ağır, adeta sınırsız bir biçim ve şekilde mesai yapmalarına yol açmıştır.

Zaten ekonomik ve sosyal olarak asgari yaşam standardının altında yaşamlarını idame ettirmeye çalışan Yargı Emekçilerinin, birde fazla mesai, havuz, ulaşım gibi yan ödemelerinin de ortadan kalkmasıyla tamamen sefalete mahkûm edilmişlerdir. Bu nedenle de Yargı Emekçilerinin büyük oranda borç sarmalına düştükleri, borçlarını ödeyemez hale geldiklerinden haklarında icra takipleri başlatıldığı, zaten kısıtlı olan maaşlarının bu borçlarını karşılamaya yetmediği, bürokratik ve psikolojik baskılar ve yıldırmalar neticesinde de yakın dönemde çok sayıda yargı çalışanının intihar ettiği yazılı ve görsel basında yer almaktadır.

Sadece bir haftalık sürede 3 yargı çalışanımız intihar etmiştir.

Basın ve medya bu konuya kayıtsız, siyasiler ve iktidar sessiz kalmaktadır. Hepsinden önemlisi adında ADALET bulunan ADALET BAKANLIĞI bu konuda hiçbir şey yapmamaktadır!

Giderek artan intihar vakaları ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik, sosyal ve siyasi koşulların ne derece ağır olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir.

Bugün adliyelerimizde 15 Temmuz sonrasında daha artan büyük bir personel açığı mevcuttur. Adında ADALET bulunan BAKANLIK, bu konuda da hiçbir şey yapmamaktadır!

Bugün adliyelerimizde 3 kişinin hatta 4 kişinin yapabileceği işler tek bir personelin omuzlarına yüklenmiş, tek bir personelin insanüstü çaba ve gayreti ile adaletin tesis edilmesine, adalet sisteminin işlemesine devam etmesine çalışılmaktadır. Adında ADALET bulunan BAKANLIK, bu konuda da hiçbir şey yapmamaktadır!

ANAYASAL BİR İLKEDİR Kİ ÜCRET, EMEĞİN KARŞILIĞIDIR ve bugün adliye çalışanları emeklerinin karşılığını almak bir yana, ellerindeki ekonomik ve sosyal imkânlar da birer birer alınmış, açlığa mahkûm edilmişlerdir. Bugün adliyelerimizde yargıyı hâkim ve savcılardan ibaret gören kısır siyasi anlayışın bir yansıması olarak adalet emekçileri açlık sınırında yaşamaktadır. Adında ADALET bulunan BAKANLIK, bu konuda da hiçbir şey yapmamaktadır!

Bugün adliyelerimizde görev yapan yargı çalışanlarının büyük bir bölümü borç içindedir. Borçlu hale gelmeleri kendilerinin kusuru imiş gibi, borçlarını ödeyemez hale gelmeleri de kendi kusurlarıymış gibi kabul eden kısır siyasi anlayış, borçlu hale gelen bu personeli bir de disiplin cezaları ile cezalandırma yoluna gitmektedir. Adında ADALET bulunan BAKANLIK, bu konuda da hiçbir şey yapmamaktadır!

Bütün bu yukarıda sıralanan sorunlar yetmezmiş gibi Yargı Emekçilerinin kaderi amirlerinin iki dudakları arasına sıkıştırılmıştır. Böylece Yargı Emekçileri, yoğun bürokratik, psikolojik, sosyal ve siyasal baskılar altında kalmaktadır. Adında ADALET bulunan BAKANLIK, bu konuda da hiçbir şey yapmamaktadır!

Yargı çalışanları bir bütün olarak hareket ederek seslerini yükseltmedikçe, birlikte hareket etmeyi öğrenemedikçe, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” anlayışından kendisini kurtarmadıkça, ülkesinin kendisi için değil kendisinin ülkesi için ne yapabileceğinin arayışına düşmedikçe bu sıkıntılar yaşanmaya devam edecektir.

Ülkenin dört bir yanında ekonomik, sosyal, fiziki yetersizlikler, yoksunluklar altında inim inim inleyen, baskılara maruz kalan, ekonomik ve sosyal hakları ellerinden alınan, üç kişinin yapabileceği işi tek başına yüklenmek zorunda bırakılan, açlık seviyesinde maaşı ile kendisinin, eşinin, çocuğunun yaşamlarını idame ettirmeye çalışan, zorunlu giderleri asgari gelirini karşılayamadığı için borç içinde yüzmek zorunda bırakılan, icra takiplerine maruz kalan, ağır işyükü altında ezilirken özellikle 15 Temmuz sonrasında daha fazla işyükünün altında sabah akşam, öğle arası demeden, haftasonları dahi işlerini ve görevlerini tamamlayabilmek için çalışmak zorunda kalan, bunun mukabilinde de emeğinin, alınterinin karşılığı ücreti hiçbir şekilde alamayan, intihara sürüklenen yargı çalışanlarının sesi cam filmi yasaklandığında çıkan ses kadar çıkmayacaksa bu günler, emin olunuz ki, henüz iyi günlerimizdir.

Tüm yargı çalışanlarının, tüm kamu emekçilerinin bu sessiz çığlığa ses vermelerini, kayıtsız kalmanın bir seçim olmadığını göstermelerini diliyor ve istiyoruz.

Bütün Kamu Emekçilerini;

Adliye çalışanlarının sorunlarını, duymayan kulaklar artık duysun diye yüksek sesle dile getirmeye, görmeyen gözler artık görsün diye bir bütün olarak birlikte çözüm bulmaya, hak ve adalet aramaya, ses vermeye, birlikte mücadele etmeye davet ediyoruz.

Gelin, birlikte DUR diyelim!

Yarın çok geç olmadan!

 

BÜRO-İŞ SENDİKASI

GENEL MERKEZİ

Sosyal Medyada Paylaş