Devlet,
belirli bir toprak parçası üzerinde egemen olan belirli bir insan topluluğunun
oluşturduğu bir varlıktır. Bir devletin kurulabilmesi için olmazsa olmaz üç
unsur bulunmaktadır. Bunlar toprak, insan ve egemenliktir. Bu üç unsurun
içerisinde sayılan insan topluluğu ise milleti ifade eder. Devletin beşeri
unsuru millet, birbirlerine bir takım bağlarla bağlanmış insanlardan oluşmuş
bir topluluktur.
Milleti
oluşturan insanları birbirine bağlayan mazi, hatıra, amaç, ideal, gelecek, ülkü
birliği gibi bağlar sübjektif niteliktedir ve manevi özellikler taşır. Birlikte
acı çekmiş, sevinmiş ve gelecekte de birlikte yaşama arzusuna sahip insanlar
topluluğu olan millet; Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal
Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran
Türkiye halkına Türk Milleti denir” sözüyle ifade ettiği gibi sübjektif bir
tanımlamadır.
Eski
dünya düzeni ulus devletler üzerinden imparatorlukları parçalayarak
imparatorlukların sonunu hazırlarken küreselleşen yeni dünya düzeni için tehdit
oluşturan ulus devletlerin bu kez etnik ve mezhebi uyanışların canlandırılmasıyla
çözülmeye zorlanarak yeni ulus devletçiklerin üretilmesi noktasında
politikalara sahne olmaktadır.
Bölgemizin yakın tarihine baktığımızda bölgesel olarak Türkiye’yi en çok etkileyen Orta Doğu coğrafyasında yeni ulus devletçik politikalarının "Büyük Orta Doğu Projesi" kapsamında “Arap Baharı” ile uygulanmaya konulduğu görülmektedir. Bu politikaların Türkiye’ye yansıması 2009 yılında “Açılım Süreci” ile başlamış 16 Nisan 2017 referandumuyla kabul edilen ve 9 Temmuz 2018 tarihi itibarıyla uygulanmaya başlanan Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi (başkanlık tipi hükûmet sistemi) ile devam etmektedir. Ulus devleti ortadan kaldırmanın ilk aşaması egemenliğin bir kişiye verilmesi ile bu adım atılarak ikinci aşamaya devleti oluşturan insanların manevi ulus bilincini ortadan kaldırmaya gelmiştir.
Ulus
devlet bilincini ortadan kaldırmak için 1933 yılından beri okullarda okutulan ‘Öğrenci
Andı' 2013’de kaldırılmış, Devlet Madalyalarındaki Atatürk kabartmaları
çıkarılmış, kamu kurumlarında T.C ibaresi kaldırılmış, Üniter ve ulus devlet
yapımızın lideri, birleştiricisi Atatürk’ün
ismi havaalanı, stadyum gibi tesislerden silinmiştir. Bunlarla ilgili açılan
idari davalarda Danıştay’ın idari işlemleri onaması yargının Türk Milleti adına
değil Emperyalistler adına karar verdiğinin göstergesidir. Milli ve yerliyiz
diyenlerin aslında gayri milli oldukları ve sömürü düzenine hizmet ettikleri
net bir şekilde anlaşılmaktadır. Bu
hizmetin Türkiye ve bölgesi üzerinde ki görevi AKP hükümeti ve destekçileri tarafından
yapılmaktadır.
Anadolu
coğrafyasında Türk tanımı bir ırkı değil, en geniş, birleştirici üst kimlik olup Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşlığını kasteden egemenliğimizin teminatıdır. Başka etnik
yapılarla eşitlemeye çalışanlar Türkiye Cumhuriyeti'ni yönetemez. Mahkemeler
siyasetin istediği doğrultuda karar veremez, mahkemeler aldığı kararlarla Türk
üst kimliğini parçalamayı hedefleyemez.
Andımız
kalktı, fabrikalar satıldı, her şey özelleştirildi, tarımda, sanayide, bilimde üretim
yok, eğitim sistemi çökmüş, işsizlik almış başını gidiyor. Bütün bunlar
sistemli olarak Türkiye Cumhuriyeti devleti üzerinde oynanan bilinçli
politikalardır.
Türk olmak zoruna
gidenlere,
Doğruyum diyemeyen
eğrilere,
Çalışkan değil,
tembellere,
Andımız elbette alerji
yapar.
İstiklal Marşımız korkma
diye başlıyor.
Korkmuyoruz,
Ant olsun ki, biz ne
Atatürk’ten vazgeçeriz, nede kurduğu Cumhuriyet ve temel niteliklerinden.
Atatürk’ü silmek, kurduğu
çağdaş nitelikler içeren Cumhuriyeti gerici zihniyete dönüştürmek istediğinizin
farkındayız.
Çabanız nafile.
Andımız olsun.
Ey Büyük Atatürk !
Açtığın yolda, Gösterdiğin hedefe, Durmadan yürüyeceğimize and içeriz.
BÜRO-İŞ SENDİKASI