Üniversitelerin başlıca görevleri; eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık, toplum
hizmetleri olarak sayılabilir. Üniversitelerin bu görevleri yerine
getirmesi açısından “Akademik Özerklik” ve “Yönetsel Özerklik” özel bir yere ve
öneme sahiptir. Üniversiteler tarih boyunca ‘özgür tartışma ortamını’ ve
‘eleştirel düşünceyi’ savunmuşlardır. Bu üniversitelerin kurumsal olarak
‘akademik ve yönetsel özerkliği’ sayesinde olmuştur.
Yönetsel
özerklik denince, bu kurumların kendi üyelerinin demokratik usulle
oluşturdukları organlar eliyle yönetilmesi ve denetlenmesi ile üniversite
organlarının öğretim üyeleri ve yardımcılarının üniversite dışındaki makamlar
tarafından hukuki meşruiyeti olan bir gerekçe olmaksızın görevlerinden
uzaklaştırılamayacağı anlaşılmaktadır. Yönetsel özerkliği; Yönetim organlarının
işbaşına gelme ve düşme şekilleri, bu
organların serbestçe karar alabilme ve uygulayabilme yetkisi ve üniversitedeki
tüm grupların yönetime katılımı gibi üç önemli koşulu vardır.
Bilim özgür ve demokratik bir ortamda gelişir. Boğaziçi
Üniversitesine AKP Hükümeti
tarafından teamüllere aykırı olarak dışarıdan atanan kayyum rektöre
karşı, başta üniversitenin her görüşten öğrencileri olmak üzere akademisyenleri
ile toplumun büyük bir kesiminin vermiş olduğu haklı tepki aslında yıllardan
beri AKP Hükümetinin kamuda yapmış olduğu liyakatsiz atamalar ile
“Demokrasimizin boğazını sıkarak canına kastettiğinin işaretidir.”
Cumhurbaşkanlığı
Hükümet sistemiyle beraber temel hak ve özgürlüklerin daha da geriye gittiği,
toplumun kutuplaştırıldığı bir ortamda Türkiye’nin en başarılı öğrencilerinin
okuduğu ve en iyi üniversitelerinden olan Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin başı
dik olarak vermiş olduğu onurlu mücadele bilim, demokrasi ve aydınlanma adına gelecek
için topluma umut olmuştur.
Ne
yazık ki; varlığını demokrasiye borçlu bazı dernek, sendika gibi kuruluşlar
tarafından Boğaziçi Üniversitesinin öğrenci ve akademisyenlerinin hedef
gösterilmiş olmasını endişeyle takip etmekteyiz. Demokrasi hak, hukuk, adalet
herkese gerekli olup bahsi geçen kuruluşların siyasetin güdümüne girerek
toplumsal kutuplaşmaya müdahil olmaması gerekir.
Hiçbir
meşruiyeti olmayan, öğrenci ve akademisyenler tarafından kabul görmeyen, üniversitenin
kapısına kelepçe vurduran, iradesi olmayan atanmış kayyum rektörün başarılı
olması mümkün değildir. Başarı; birbirine güvenen, birbirini anlayan kişilerin ekip
ruhuyla çalışması ile sağlanabilir.
Daha
fazla toplumsal huzursuzluğa meydan vermemek adına eğer iradesi varsa,
üniversitelerin akademik ve yönetsel özerkliğine saygı duyuyorsa Melih BULU’nun
rektörlükten istifa ederek Boğaziçi Üniversitesinin boğazına vurulan düğümden
üniversiteyi kurtarması gerekir. Ekonominin çökmüş olduğu, işsizliğin,
yoksulluğun arttığı bir dönemde bu başarısızlıklarını gölgelemek, toplumu başka
konular ile meşgul etmek niyetinde olmadığını, demokrasiyi, hak ve özgürlükleri savunduğunu söyleyen
siyasi iktidarı da öğrencilere yapılan baskıyı kaldırarak ispata ve gereğini
yapmaya davet ediyoruz.
Kamuoyunun
bilgisine saygıyla sunarız.
Büro-İş Sendikası
Merkez Yönetim Kurulu