Hükümet-Sen’in Sözde Toplu Sözleşmesine Dava Açtık

Sendikamız BÜRO-İŞ; emekten ve alınterinden aldığı güçle, Türkiye’nin imzaladığı uluslararası antlaşmalara, İnsan Hakları ve ILO Sözleşmelerine, Anayasaya açıkça aykırı 2016-2017 Toplu Sözleşmesine karşı yargı yoluna başvurmuştur.

Kapalı kapılar ardında hazırlanan, profesyonel oyunculara taş çıkartan bir performansla sahnelenen, Hükümet-Sen’in “tarihi başarı” diye alelacele imzalayarak ortalıktan kaybolduğu memurlar ile memur emeklilerini kapsayan 2016-2017 sözde toplu sözleşmesi imzalanmış; 2015 yılında olduğu gibi 2016 ve 2017 yıllarında da kamu emekçisine düşen yine “Ya Sabır” olmuştur.

Hiçbir konuda ve hiçbir maddede uyuşmazlık yaşamayan, kamu emekçileri adına adeta tüm hedef ve kazanımları elde etmişçesine sözde yasanın, sözde Hakem Kuruluna bile başvurmaya gerek dahi görmeyen “Hükümet-Sen”; taleplerinin hiçbirini kabul ettirememesine rağmen bunu bir tarihi başarı olarak değerlendirmektedir.

Ortada tarihi bir başarı değil; tarihi bir yenilgi vardır!

Bu sözde sözleşmede enflasyona ezdirilmeyen kamu emekçisi yoktur.

Bu sözde sözleşmede sözde emek örgütünün yüzde 8+7’lik komik maaş artış önerisi dahi yoktur.

Bu sözde sözleşmede seyyanen zam yoktur.

Bu sözde sözleşmede yan ödemelerde artış yoktur.

Bu sözde sözleşmede ikramiye yoktur.

Bu sözde sözleşmede kıdem aylığında artış yoktur.

Bu sözde sözleşmede sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesi yoktur.

Bu sözde sözleşmede geçici personelin kazanımlarının korunması yoktur.

Bu sözde sözleşmede emek yoktur.

Bu sözde sözleşmede alınteri yoktur.

Bu sözde sözleşmede kamu emekçisi yoktur!

Bu sözde toplu sözleşmede var olan tek şey ileri derece Sendikal hepatite yakalanmış hükümet sen’in, kamu emekçilerini satışıdır.

Bir ülkede haksızlık arttıkça, hukuksuzluk kanıksandıkça, adalet iktidarın sopası haline getirildikçe, yolsuzluk adeta kene gibi bütün bir ülkenin canını sömürdükçe; kendilerine hak gördükleri hiçbir şeyi kendi yurttaşlarına, kendi emekçilerine reva görmeyenlerin zihniyeti daha fazla zübükleşmekten yana, daha çok zübük yaratmaktan yanadır; bundan daha ötesine gitmez.

Halk “hak” dedikçe bayrağa, ezana sarılmaları; emekçi “ekmek” dedikçe yoksullaştırdıkları halka miting meydanlarında birbirlerini ezme pahasına bedava ekmek dağıtmaları bundandır.

Memleketin dört bir yanında binlerce camiler varken, sanki vatandaşın ve emekçinin inanç ve ibadet hürriyeti kısıtlanıyormuş gibi kamu emekçilerine Cuma günü ibadet izni adı altında halihazırda fiilen uygulanan ve hiç kimsenin meselesi de olmayan bir alanda sözde kazanımlar elde ettiklerini ileri süren köhnemiş zihniyetlerin, inanç istismarcılarının ve Hükümet-Sen’in kamu emekçilerine de bu millete de katacağı hiçbir maddi değer, hiçbir manevi kazanım olamaz. Kaldı ki böylesi bir düzenlemenin toplu sözleşmede yer alması laik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Anayasasına da aykırıdır. Görünen o ki sadece sözde emek örgütü değil; Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Bakanı dahi bu Ülkenin Anayasasına “yabancıdır”!

Evet, bu sözleşmeye imza atanlar farkında bile olmayarak tarihi bir imza atmışlardır.

Zira bu sözde sözleşmeye imza atanları millet de, kamu emekçisi de, tarih de asla ama asla unutmayacaktır!

Adalet arayanlar, adaletsizliklerle mücadele etmekten korkmazlar.

Sendikamız BÜRO-İŞ, emekten ve alın terinden aldığı güçle, Türkiye’nin imzaladığı uluslararası antlaşmalara, İnsan Hakları Sözleşmesine, ILO Sözleşmelerine, Anayasaya açıkça aykırı sözleşme maddelerine karşı yargı yoluna başvurmuştur.

Hak ve adalet, eşitlik ve hürriyet emekçilerin omuzları üzerinde yükselecektir.

Haydar ŞAHİNDOKUYUCU
Genel Başkan


Sosyal Medyada Paylaş