YARGI EMEKÇİLERİNE SÜRGÜNLER ve CEZALAR SON BULSUN!

Yargı emekçilerine yönelik son dönemde artan haksız ve hukuka aykırı tasarruflar sendikamız Büro-İş Ankara Şubesi ve kamu emekçilerince Adalet Bakanlığı önünde protesto edildi.

BASIN AÇIKLAMASI

Siyasi iktidarın hukuk tanımaz yaklaşımı; uluslararası sözleşmeler ve Anayasa ile güvenceye alınmış demokratik hak ve özgürlüklerimizi ortadan kaldırmaya yönelik yeni adımlarla devam etmektedir.

Son olarak Adalet Bakanlığı’nda sayısı ondan fazla kamu emekçisi arkadaşımızın görev yerlerinin ortada hiçbir hukuki ve meşru neden olmadığı halde üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayız. Bununla birlikte; sadece son üç yıl içinde Adalet Bakanlığı merkez teşkilatından Bakanlık dışına ülkemizin çeşitli adliyelerine adeta sürgüne gönderilen personel sayısı artık yüzlerle ifade edilmektedir. Genelinde kamu emekçilerinin tamamı, özelinde ise yargı emekçileri hedef tahtasına oturtulmuş durumdadır.

Son derece güç ekonomik koşullar karşısında mesleğini onur ve liyakat içinde binbir fedakârlıkla yerine getiren kamu emekçilerinin sorunlarını görmezden gelen anlayış; asgari bir yaşam standardına kavuşturamadığı kamu emekçilerinin karşı karşıya bulunduğu ekonomik sorunlar karşısında, icra takipleri ile karşı karşıya kalan emekçilerine alay edercesine disiplin soruşturması başlatmakta ve ceza vermektedir.

Kamuda başörtüsünün serbest bırakıldığı bir ortamda, 2013 dünyasında ve Türkiyesinde, kamu emekçileri hâlâ kılık kıyafetleri yüzünden disiplin soruşturmaları ile karşı karşıya kalabilmektedir.

Fazla mesai, ulaşım yardımları ve nöbet izinleri konusunda binbir güçlükle karşılaşan yargı emekçilerinin; bir türlü Genel İdare Hizmetleri sınıfına alınmayan ve maddi manevi pek çok hak kaybına uğrayan mübaşirlerin; aynı anda iki bazen üç mahkeme kaleminin işlerini takip etmek zorunda bırakılan zabıt kâtiplerinin; kaderleri hâkimlerin iki dudağı arasında yazı işleri müdürlerinin; Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Sınavını kazandıkları halde atanmayan personelin; asli unsurları oldukları halde bizatihi Bakanlığın ve Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfı’nın üvey evlat muamelesi yaptığı personelin; ağır iş yükünün ve Bakanlığın kayıtsız kaldığı psikolojik taciz sonucu tıbbi yardım almak zorunda kalan personelin çözüm bekleyen ve geçmişten bugüne adeta çığ gibi büyüyen sorunları muhatap bulamazken; adında “Adalet” olan Bakanlık kendi personeline yönelik hukuksuzluk ve adaletsizliklere seyirci kalmakta ve zaman zaman da bu adaletsizlik ve hukuksuzluğun bizatihi faili olmaktadır.

Kaderleri iki dudağın arasından çıkacak söze bağlı yargı emekçileri her türlü mesleki güvenceden yoksun durumdadır. Hangi nedenle olursa olsun sadece ve sadece hakkında idari ya da adli soruşturma başlatılması dahi bir yargı emekçisinin görev yerinin değiştirilmesine neden olabilmekte; uzun yargı sürecinin de etkisi ile aileler dağılmakta, çocuklar eğitim yılının ortasında en fazla ihtiyaç duydukları anda anne ve babalarından yoksun bırakılmakta ya da okullarından ayrılmak zorunda kalmakta; çalışanların sürekli bakıma muhtaç ve hasta yakınları çok zor durumlarda kalmaktadırlar.

Hukuk devleti ve adalet sistemi; mağdurların ve mazlumların adaletin er ya da geç tecelli edeceği inanç ve umuduna değil; hukukun ve adaletin her alanda en temel ve biricik ölçüt olmasına yaslanır. Hâkimlerin ve savcıların, devasa Adalet Saraylarının olması, vatandaşların davada taraf olma özgürlüklerinin olması o ülkede hukukun egemen olduğu anlamına gelmez. Ülkeler kanla, canla, fedakârlıklarla kurulur ama adaletle, hukukla yönetilir; yönetenlerin de yönetilenlerin bağlı oldukları hukukla bağlı olduklarını asla unutmamaları ile, demokratik olgunluğa sahip olmaları ile, bir bütün olarak devletin sonuna kadar hukukla bağlı olması ile, devletin tüm eylem ve işlemlerinde hukuku tek ölçüt esas alması ile yücelir ve yükselir.

Yargıyı hâkimler ve savcılardan ibaret gören bir anlayışın bir bütün olarak yargının sorunlarının farkında olması ya da sorunlara çözüm bulması beklenemez. Göreceli olarak da olsa özlük hakları ve mesleki güvenceleri noktasında yargı emekçilerinden daha iyi bir seviyede bulunan hâkimler ve savcıların karşı karşıya bulunduğu ağır iş yükünün, ekonomik, sosyal ve fiziki yetersizliklerin altında yoksulluk sınırındaki yaşam seviyeleri ile hiçbir mesleki ve özlük güvencesi bulunmayan yargı emekçilerinin bulunduğu unutulmamalıdır.

Adalet Bakanlığı’nı, adalete ve hukuka, yargıyı ayakta tutan ve yoğun iş yükü karşısında son derece olumsuz koşullarda fedakârca görev yapan tüm yargı emekçilerine sahip çıkmaya; personelinin yaşam ve çalışma koşullarını düzeltmeye ve iyileştirmeye; sorunlarına çözüm üretmeye; personele yönelik haksız, hukuksuz ve adaletsiz yaklaşımlara ve mobbing uygulamalarına karşı son vermeye ve personele yönelik ayrımcı, ötekileştirici, baskılayıcı tutum ve yaklaşımlara imkân vermemeye; siyasi, ideolojik, etnik köken ve inanç farkı gözetmeksizin demokrasiyi ve hukuku esas alarak bu neviden ayrımcı tutum ve yaklaşımlara tevessül edenlere fırsat vermemeye ve tüm bunlara karşı personeline sahip çıkmaya; tüm yargı emekçilerini de adaletsizlikler, haksızlıklar ve hukuksuzluklar karşısında birlikte, omuz omuza mücadele etmeye; sendikamız BÜRO-İŞ çatısı altında birlikte çaba göstermeye davet ediyoruz!

BÜRO-İŞ SENDİKASI

Sosyal Medyada Paylaş