Yargıda Sürgünler Durdurulsun!

Hukuk devleti ve adalet sistemi; mağdurların ve mazlumların adaletin er ya da geç tecelli edeceği inanç ve umuduna değil; hukukun ve adaletin her alanda en temel ve biricik ölçüt olmasına dayanır.

Hâkimlerin ve savcıların varlığı, yerleşik bir yargı sisteminin kurulmuş olması ve devasa Adalet Saraylarının inşa edilmesi o ülkede hukukun egemen olduğu anlamına gelmez.

Ülkeler kanla, canla, fedakârlıklarla kurulur ama adaletle, hukukla yönetilir; yönetenlerin de yönetilenlerin bağlı oldukları hukukla bağlı olduklarını asla unutmamaları ile demokratik olgunluğa sahip olmaları ile, bir bütün olarak devletin sonuna kadar hukukla bağlı olması ile, devletin tüm eylem ve işlemlerinde hukuku tek ölçüt esas alması ile yücelir ve yükselir.

Siyasi iktidarın hukuk tanımaz yaklaşımı; uluslararası sözleşmeler ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile güvence altına alınmış demokratik hak ve özgürlükleri açıkça ortadan kaldırmaya yönelik yeni adımlarla devam etmektedir.

2015 Türkiyesinde ne yazık ki “Türkiye bir hukuk devleti değildir.”

Adalet ve yargı sistemi 10 yılı aşkın bir sürede tamamen aşındırılmış ve yozlaştırılmış; siyasetin, makam ve koltuk sevdasının, şahsi istikbal heveslerinin, gündelik çıkar arayışlarının adeta bir enstrümanı haline getirilmiş ve kirli siyasi hesaplaşmaların bir aracı haline getirilmiştir.

Yargıya müdahalenin adeta sıradanlaştığı, yargı bağımsızlığının tamamen ortadan kaldırılmaya, siyasetin bir aracı konumuna indirgenmeye çalışıldığı şu günlerde Adalet Bakanlığı’nda görev yapan yargı emekçileri de yaygınlık kazanan adaletsizlik ve hukuksuzluk ikliminin bir sonucu olarak kıyım ve sürgünlerden nasiplerini almış, şu an için sayıları 100’ün üstünde personelin hiçbir hukuki, meşru ve haklı gerekçe gösterilmeksizin görev yerleri değiştirilmiştir.

Açıkça görülmektedir ki genelde kamu emekçilerinin tamamı, özelinde ise yargı emekçileri hedef tahtasına oturtulmuş durumdadır.

Son derece güç ekonomik koşullar karşısında mesleğini onur ve liyakat içinde üstün fedakârlıklarla yerine getirmeye çalışan yargı emekçilerinin ekonomik, sosyal ve fiziki imkânsızlıklarını ortadan kaldırmak bir yana; bu sorunların bir nebze olsun üstesinden gelmek adına bir tek olumlu adım atmayan siyasiler; iş kendi birimlerini, kendi kurumlarını, kendi bakanlıklarını adeta bir dikensiz gül bahçesi haline getirmeye, kendi siyasi ya da dünya görüşlerine yakın personel eliyle kamuda kadrolaşmaya geldiğinde insanları etnik kökenlerine, dini görüşlerine, siyasi tercihlerine göre sınıflara ayırmakta, fişlemekte ve adeta sürgün edercesine görev yerlerini değiştirmekte son derece maharetlidirler.

Yargı emekçilerinin sesi olarak, hangi görüşten olurlarsa olsunlar, hangi etnik ya da dini kökenden olurlarsa olsunlar, hangi siyasi görüşe sahip olurlarsa olsunlar, hangi nedenlerle bu hukuksuz, bu haksız, bu insanlık dışı muameleye maruz bırakılmış olurlarsa olsunlar bütün emekçi arkadaşlarımızın görevlerine iade edilmelerini umut ediyor ve bekliyoruz.

Yargı emekçileri olarak adaletsizlik ve hukuksuzluğun daha fazla derinleşmemesi, adalet ve hukukun efsanelerde geçen bir sözden ibaret kalmaması adına; adında Adalet bulunan Bakanlıktan bu haksızlığa, bu hukuksuzluğa geçit vermemesini umut ediyor ve bekliyoruz.

Adında Adalet bulunan Bakanlıktan emeğe ve emekçiye saygı, sorunlarına çözüm bekliyoruz.

Adında Adalet bulunan Bakanlıktan ötekileştirmelere, haksız ve hukuksuz kitlesel sürgünlere son vermesini bekliyoruz.

Adında Adalet bulunan Bakanlıktan adalet istiyoruz!

Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı’nı, Yüce Türk Milleti adına karar vermeye yetkili mahkemelerimizi, hakimlerimizi ve Cumhuriyetin Savcılarını adalet ve hukuka sonuna kadar bağlı kalmaya; hakkı ve hakkaniyeti her türlü beklenti, çıkar ve istikbal hevesinin üstünde tutmaya davet ediyoruz.

Tüm yargı emekçilerini adaletsizlikler, haksızlıklar ve hukuksuzluklar karşısında birlikte, omuz omuza mücadele etmeye; sendikamız BÜRO-İŞ çatısı altında birlikte çaba göstermeye davet ediyoruz!

BÜRO-İŞ SENDİKASI


Sosyal Medyada Paylaş