Bu Düzenin Tek Kurbanı Sermayeye Karşı Alınterinin Mücadelesini Veren Emekçilerdir

“Sermayenin siyasi iktidar eliyle el değiştirmesi, her mahallede yeni milyonerler yaratma sevdası, kapitalizmin tüm vahşeti ile uygulamaya konulması, rantın bölüşüm ve dağılımı bu rant anlayışının, bu yağma düzeninin, artan taşeronlaştırma ve güvencesiz çalışmanın bilfiil kaynağıdır.”

12.09.2014

BASINA KAMUOYUNA
Güncel verilere göre Türkiye’de her saat yaklaşık 80 iş kazası meydana gelmektedir. 2013 yılı Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre tam 706 bin işçimiz iş kazası yaşamıştır.

İş kazalarında 12 yılda 13 bin 168 işçi hayatını kaybetti. Her 100 kazadan birinde ölüm yaşanmaktadır.

Daha 301 canımızı yitirdiğimiz Soma’nın acısı henüz taze iken ve sorumlular yargı önünde hesap vereceği yerde daha fazla kazanç, daha fazla rant için iş sağlığı ve işçi güvenliğini ayakları altında çiğnerken; siyasi iktidar eli ile yaratılan rant ekonomisinin yarattığı sağlıksız, güvencesiz, güvenliksiz çalışma koşulları İstanbul Mecidiyeköy’de rezidans inşaatında meydana gelen asansör kazası sonucu 10 vatandaşımızın daha hayatlarını kaybetmesine neden olmuştur.

Sermayenin siyasi iktidar eliyle el değiştirmesi, her mahallede yeni milyonerler yaratma sevdası, kapitalizmin tüm vahşeti ile uygulamaya konulması, rantın bölüşüm ve dağılımı bu rant anlayışının, bu yağma düzeninin, artan taşeronlaştırma ve güvencesiz çalışmanın bilfiil kaynağıdır. Bu düzenin bir tek kurbanı varsa, o da sermayeye karşı alınterinin mücadelesini veren emekçilerdir.

Siyasi iktidar, aradan geçen 12 yılda icraatları ile tarım ve hayvancılığı bitirmiş, sanayiyi üretim ve istihdam odağı olmaktan çıkarmıştır. İşsizler ordusuna her gün binlerce diplomalı işsiz katılmaktadır. Sadece eğitim alanında atanmayı bekleyen öğretmen sayısı 300 bini aşmıştır. Kamusal hizmetler taşeronlaştırılmakta, özel sektörde çalışanlar her türlü iş güvenliği ve güvencesinden yoksun şekilde kayıt dışı çalışmaya mecbur bırakılmaktadır.

Aradan geçen sadece 12 yılda dünyada kendi kendisine yeter tarım üretimine sahip ender ülkelerden olan ülkemiz bugün samanı dahi ithal eder hale getirilmiştir. Yakın geçmişin bacası tüten fabrika fotoğrafları giderek solmakta; Türkiye, devlet bankasından kredi alarak kamu kurumlarını ve ülkenin zenginliklerini talan eden, hiçbir ahlaki, vicdani ve insani değer taşımayan, hukuk tanımayan, daha fazla kazanmak dışında başkaca bir beklentisi olmayan zengin sınıfı ile tanıştırılmaktadır.

Siyasi iktidarın eylemleri, söylemleri ve icraatleri ile de yüreklendirilen ve bizatihi palazlandırılan bu sermaye sınıfının ülkeyi götürdüğü karanlık nokta tüm kamuoyunun malumudur. Bu yolun Türkiye’yi, emeği ve emekçiyi bir yok oluşa götürdüğü; sömürünün ve rantın aracı haline getirdiği açıktır.

Bu vahim tablo karşısında Türkiye’nin emekçisine düşen, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına düşen; emeğine, alınterine, ülkesine her ne pahasına olursa olsun sahip çıkmaktır!

Çünkü ülkeyi ve insanlarımızı tam bir yok oluşa sürükleyen bu karanlık yoldan aydınlığa ulaştıracak tek güç, artık ve sadece kendilerindedir!

Haydar ŞAHİNDOKUYUCU
GENEL BAŞKAN

Sosyal Medyada Paylaş