RANTÇI DEĞİL HALKÇI BÜTÇE

“İktidara Sadakat, Kamu Çalışanlarına İhanet”in sembolü haline gelen 2014-2015 toplu sözleşmesinin ardından, kamu çalışanlarına, emekçiye ve üretene daha fazla yoksulluk “müjdeleyen” 2015 yılı bütçesi iktidar partisinin oyları ile meclisten geçmek üzeredir.

Açıkça görülmektedir ki 2015 yılı bütçesi, siyasi iktidarın işbaşına geldiği günden bu yana hazırlanmış en antidemokratik bütçedir.

Meclisteki parmak sayısına güvenen siyasi iktidar; emekçi Halkımızın talep ve çağrılarına kulaklarını tıkamış, her geçen yıl daha fazla yoksulluk batağına saplanan milyonların çığlıklarını dikkate almak yerine, yeni teşvikler ve vergi aflarıyla her zaman olduğu gibi sermayenin sesini dikkate almayı seçmiştir.
2015 bütçesi yoksulluk bütçesidir!

Üretmeyen toplumlar yoksulluğun pençesinde kıvranmaya mahkûmdur. AKP iktidarı, iş başına geldiği günden bu yana; sermayeyi siyasi ve ekonomik anlayışının temeline oturtmuş, halkın kendi alınteri ile ürettiği devasa millet değerlerini birer birer yerli ve yabancı sermayeye peşkeş çekmiş, doğayı ve çevreyi talana açmış, işçiyi, emeği ve alınterini taşeronlaştırmış, siyasi rant uğruna öykündüğü ve Osmanlı Devleti’nin de çöküşünün temel nedenlerinden olan iltizam sistemini 2014 Türkiye’sine uyarlayarak kıt kamu kaynaklarını, cari kamu açıkları ve ancak kifayetsiz muhterislerin itibar aracı olarak görebilecekleri, kaçak saray gibi son derece lüks ve şatafatlı harcamalarına adeta feda etmiştir.

2015 Türkiye’sine miras olarak kala kala tepeden tırnağa, doğuştan borçlu bir millet; siyasetin pençesinde can vermiş bir adalet sistemi; lüks ve ihtişama harcanan milyarlarca liralık borç; devasa bir iç borç, altından kalkılması neredeyse olanaksız hale getirilmiş bir dış borç; çökmüş bir sosyal güvenlik; değersizleştirilmeye, itibarsızlaştırılmaya çalışılmış emek ve alınteri, “fıtrat” adı altında nedensiz ölümlerin, daha fazla kazanmak uğruna yitirilmiş canların acısı kalmıştır.

2015 bütçesi de göstermiştir ki ateş bir kez daha düştüğü yeri yakmıştır!

Siyasi iktidarın kaynak olarak gördüğü vatandaşın her geçen gün daha da daralan cebi olmuştur. Resmi istatistikler bile işsizliğin yüzde 11 düzeyinde olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bugün gençlerimizin 5’te 1’i işsizdir. Kadına karşı gün geçtikçe artan şiddet, dayatılan ayrımcı, eşitlikten yoksun yaşam biçimi anlayışı nedeniyle işsizlik oranındaki artış korkutucu boyutlara ulaşmıştır. Çalışan her 10 kişiden 4’ü hiçbir sosyal güvencesi olmaksızın çalışmaktadır. Sigortasız, güvencesiz çalıştırma hemen her sektörde, belirli bir tecrübe ve uzmanlık gerektiren son derece riskli işlerde dahi yaygınlaşmaktadır. Son dönemde çocuk yaşta işçilerin, ucuz işgücü olarak görülen Çinli ve Suriyeli işçilerin sayısı artmıştır. Yakın geçmişte yaşadığımız Soma faciasından gerekli dersler çıkarılmadığı gibi, Soma’nın sonrasında da aynı tedbirsizliklerin, aynı aç gözlülüğün, aynı daha çok kazanma güdüsünün bir sonucu olarak yüzlerce işçimiz can vermiştir.

Kapitalizmin; vahşi kazanma hırsı ve daha çok kazanmak için bütün insani değerleri yok sayan, yaşam hakkını dahi hiçe sayan anlayışı, kesintisiz devam etmektedir.

Kesilen ağaçlarla ormanlar yaşamdan soyutlanmış lüks hayatların televizyon reklamlarını süslerken; nehirlerimiz ve ırmaklarımız, ovalarımız ve dağlarımız vahşice kazanma hırsının en azgını ile yüzleşmek zorunda kalmış ve tüm doğal yaşam alanımız, tüm ülke coğrafyası adeta kımıl zararlısı yerli-yabancı sermayenin talanına, yağmasına uğramıştır.

Ağacına, ırmağına, ovasına sahip çıkanlar vahşice örselenir, gazlanır, çapulculukla, teröristlikle itham edilir ve hatta öldürülürken; daha çok kazanmaktan başkaca hiçbir şeyi önemsemeyenler, bataklık geçmişinden sıyrılarak insanların gölgesinde dinlenebildiği ağaçların arasında bir cenneti andıran Atatürk Orman Çiftliği’ni, ata yadigârını kaçak saraylarının mekânı haline dönüştürmeyi maharet bellemişlerdir.

İşte bu bütçe, bu yağmanın, bu talanın bütçesidir!

Bu bütçede %1’lik kaymak tabakanın, yani sermayedarların, sonradan türedi AKP Zenginlerinin, rantçıların, yandaşların payına düşen hep daha fazla, çok daha fazla iken; vatandaşın payına düşen yine kemer sıkmak, yine sabretmek, yine haline şükretmektir. Bu ülkede, vatandaş ülkesinin zenginliklerine ortak değildir. Vatandaş, emekçi ve üretenler bu ülkede sorumsuz idarecilerin, müsrif siyasilerin, kifayetsiz muhterislerin kamuya yükledikleri borcun borçlusudur.

2015 bütçesi; piyasalaştırmayı, özelleştirmeyi, taşeronlaştırmayı ve iş cinayetlerini aklayan, ayakkabı ve çikolata kutularında, evlerdeki para kasalarında istiflenen, emekçi halkımızdan çalınan paraları “sıfırlayan” bir bütçedir. Yükü, elektrikten doğalgaza, gıdadan benzine zorunlu tüketim maddelerini ve hizmetleri almak zorunda olanların sırtına yükleyen; çalışmayanı, üretmeyeni kutsayan; çalışanı ve üreteni, alınteri ile katma değer yaratanı, emekçiyi ve işçiyi daha da yoksullaştıran bir bütçedir.

Bu bütçe; hükümetin teklifinden dahi düşük teklif vererek bunu bir başarı gibi sunan ve kamu emekçisini sefalete ve açlığa mahkum eden, enflasyon farkını bile emekçiden çalan iktidar güdümlü yandaş sendikacılığın, yani Memur-Sen’in bütçesidir.

Bu bütçe; vahşi sermayenin; açlığını hurma ile bastıran bir peygamberin ümmeti olduğunu iddia ederken din bezirgânlığını elden bırakmayarak altın varaklı kadehlerle su içenlerin; tevazu ve alçakgönüllülüğün canlı örneği olması gerekirken milyon liralık makam arabalarına, kesmedi saray yavrusunu andıran uçaklara, helikopterlere binenlerin bütçesidir.

Bu bütçe; “vergi artışı yok” diyenlerin, yüzde 10’dan fazla vergi artışı öngörüldüğü halde halkın gözünün içine baka baka yalan söyleyenlerin bütçesidir.

Bu bütçe verilecek daha nice karşılıksız teşviklerin, sıcak para üzerine kurulmuş bir yalancı baharın, pinpon topundan enflasyon hesabı yapanların, çalışanı, üreteni, emekçiyi, işçiyi, memuru sefalet zammına mahkûm edenlerin bütçesidir.

Bu bütçe; paralı eğitimin, paralı sağlığın bütçesidir!

Bu bütçe; sağlığı özelleştirirken, okulları ticarethanelere dönüştüren anlayışın bütçesidir!

Bu bütçe; kamu hizmetlerini piyasalaştıran, taşeronlaştıran; sosyal güvenliği tam anlamıyla tasfiye eden anlayışın bütçesidir!

Bu bütçe; asgari ücretten bile vergi alan; kamu emekçisinin fazla çalışma ücretini, ikramiye, yol ücretlerini kesen; insanca yaşamaya yeter bir gelir düzeyi sağlayamadığı gibi emekçinin varolan kazanımlarını da birer birer ellerinden alan; Türkiye’nin imzaladığı uluslararası sözleşme ve antlaşmalarla kabul ettiği grev hakkını Anayasayı bile ihlal ederek tanımayan; emekçisini enflasyona ezdiren; hakkını arayanları sürgünle, işten atmakla tehdit edenlerin bütçesidir!

Kamu emekçilerinin öncelikle 2014-2015 Toplu Sözleşmesi ve 666 sayılı KHK ile yaşadıkları kayıplarının giderilmediği, 2014 yılı Ocak ayı başından bugüne enflasyon farkı kayıplarının karşılanmadığı bir bütçe bizim bütçemiz değildir!

Kamu emekçileri, emekten aldıkları güçle; insanca, bir yaşam ve iş güvenliği için; hak, hukuk ve adalet için; aydınlık bir Türkiye için mücadeleye her zaman ve her zeminde durmaksızın devam edeceklerdir.

Tüm kamu emekçilerini; emeğin ve alınterinin onuru için, insanca bir yaşam ve hakça düzenin sağlanması için; herkes için adalet ve hürriyetin hüküm sürmesi için; yeniden aydınlık bir Türkiye için Sendikamız BÜRO-İŞ ile omuz omuza mücadele etmeye davet ediyoruz!

Haydar ŞAHİNDOKUYUCU


Sosyal Medyada Paylaş