YOLSUZLUKLAR, YARGI BAĞIMSIZLIĞI VE FİŞLEME İDDİALARINA YÖNELİK BASIN AÇIKLAMASI

Sendikamız BÜRO-İŞ tarafından yargı bağımsızlığına yönelik baskılar ve kamu emekçilerine yönelik fişleme hukuksuzlukları ile ayrımcı, ötekileştirici ve kutuplaştırıcı uygulamalara ilişkin olarak Ankara Adliyesi önünde basın açıklaması yapıldı.

BASIN AÇIKLAMASI

Yaşanan gelişmeler Türkiye’de 17 Aralık’tan bugüne farklı ve yeni bir sürecin yaşanmakta olduğunu ortaya çıkarmıştır.

Yolsuzluk iddiaları ile tüm Türkiye aylardır çalkalanmakta; hemen her gün ulusal ve uluslararası
basında yer alan ve mahkeme kararları ile yapıldığı bildirilen dinleme kayıtları ve telefon görüşmeleri
kamu ihaleleri başta olmak üzere kamunun her alanında milyar dolarlar düzeyinde büyük yolsuzluklar yapıldığını;

Hemen tüm kamu kurumlarında fişleme ve ayrımcı tutum ve yaklaşımların, neredeyse bir devlet politikası olarak uygulamaya geçirildiğini, liyakat ve mesleki yeterliliğin artık atamalarda ve terfilerde hiçbir önem ve değer taşımadığını, küçük ve gündelik kısır siyasi hesaplarla kamu yararı ve hizmet gereklerinin kamu yönetiminden koparıldığını;

Yürütmenin her alanında hâkim olmak isteyen siyasi anlayışın aynı zamanda yargı erkini de kendisine tamamen bağlı hale getirecek ve hâkimler ve Cumhuriyet Savcılarını yargı erkinin figüranı haline getirecek yasal düzenlemeleri meclis çoğunluğuna güvenerek ve toplumsal mutabakat arayışı ve anlayışı şöyle dursun; Anayasaya aykırı olduğu açıkça ortada bulunduğu halde bu düzenlemeleri alelacele meclisten çıkarmak suretiyle yaşanan skandal boyutundaki gelişmelerin önüne geçmek istediğini;

İnternete açıkça sansür getiren bir takım düzenlemelerle iddiaların ve ortaya konan belge ve delillerin bağımsız yargı önüne taşınarak, varsa sorumluların adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamak yerine halkın haber alma hürriyetine de ortadan kaldırmaya çalıştığını;

Yolsuzluk iddialarına karşı demokratik bir ülkede demokratik haklarını kullanmak suretiyle eylem yapan kitlelere polis gücü ve zoru ile son derece orantısız şekilde müdahale edildiğini;

Sözkonusu iddialar karşısında hâkimlerin, savcıların ve emniyet güçleri üzerindeki siyasi baskının daha da artırıldığını ve hukuksuz şekilde görevden almaların, atamaların ve sürgünlerin artık vakayi adiyeden bile sayılmadığını;

Seçim atmosferine girilen şu dönemde, son derece hatalı ve öngörüsüz şekilde vahim sonuçlara neden olabilecek şekilde toplumun milli, manevi, dini değer yargılarının siyasetin kirli gündeminin malzemesi haline getirildiğini ve ülkede kamplaşma ve çatışma ortamının yaratılmak istendiğini;

Toplumsal ayrışmanın arttığını, insanların adalete olan güvenlerini tamamen yitirme noktasına geldiklerini, adalet saraylarının ülkede yerleşik adaletsizlik duygusu ve her yapılanın yapanın yanına kalacağı anlayışı karşısında, çimento ve demirden müteşekkil dört duvar ve bir çatıdan ibaret yapılara dönüştüklerini; gelinen noktada adeta hukuksuzluğun ve adaletsizliğin fiilen bir hukuk normuna dönüştüğünü, insanların ve kitlelerin kendi adalet anlayışlarını ve arayışlarını uygulamaya başladıklarını;

Mesleki kariyer ve liyakatin değersizleştirildiği bir ortamda Devlet memurlarının eğitimleri, kariyerleri, liyakatleri her ne derecede olursa olsun yaşanan fişleme olayları ve uygulanan ayrımcı politika nedeniyle mesleki inanç ve kariyer hedeflerini yitirdiklerini; rüşvetin ve yolsuzluğun neredeyse kural; dürüstlüğün, emeğin, alınterinin, üretmenin ise neredeyse istisna haline geldiği anlayışının tüm topluma egemen olmaya başladığını;

Binbir fiziki, ekonomik, mali ve sosyal güçlük karşısında, özlük haklarının birer birer elinden alınmasına, tüm kazanımlarının ortadan kaldırılmış olmasına karşın Devlet memuru olmanın vakar ve onuru içinde kamu hizmeti yürüten ve bütün bir kamuyu omuzlayan kamu emekçilerinin kendini bilmez bir aracının “… ile memurun bahşişini başında verin. Sonra işimiz düştüğünde para ile çözemeyeceğimiz işi çözeriz.” sözleri ile akıl almaz hakaret ve iftiralara uğradığını büyük bir üzüntüyle, kaygı ve endişeyle izlemekteyiz.

Gelinen noktada da her zaman olduğu gibi hukuk yegâne sığınağımızdır. Bu ülkede hala bağımsız yargının, hiçbir baskı ve güçlüğe boyun eğmeyecek dirayetli ve cesur hâkimler ve Cumhuriyet Savcılarının olduğuna, adaletin ve hukukun er ya da geç tecelli edeceğine inanıyor ve buradan suç duyurusunda bulunuyoruz.

İnancımız ve güvenimiz milletimizedir, ülkemizedir, Türkiye’yedir!

Sosyal Medyada Paylaş