25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü

Ülkesinin özgürlüğü için dikta rejimine yani diktatörlüğe karşı mücadele ederler. İnsanlık tarihi boyunca özgürlük için mücadele edenlerin karşılaştıklarıyla karşılaşırlar. Özgürlüğü yok etmek için uğraşanlar özgürlük için mücadele edenleri işkenceyle, cezaeviyle, baskıyla yıldırmaya çalışırlar. Ama nafile. İnsanlığın kurtuluşu uğruna kendilerini feda edenler mücadeleyi bırakmazlar, onları hiçbir güç yıldıramaz, korkutamaz, sindiremez. Kendileri bedence yok oluşa uğrasalar bile anıları, mücadeleleri Halkların özgürlük mücadelesinde yaşamaya devam eder. Aynı Mirabel Kardeşler gibi.

Mirabel Kardeşler ülkeleri Dominik Cumhuriyetinin özgürlüğü için Diktatör Trujillo’ya karşı kararlıca mücadele ederler. Onurlu mücadelelerine Diktatörlüğün yanıtı işkence olur, zulüm olur, cezaevi olur. Yılmazlar, sinmezler, korkmazlar Mirabel Kardeşler. Diktatörlük, her diktatörün yaptığı gibi onları katlederek bu dertten kurtulacağını düşünür. Ve 1960 yılının 25 Kasımında Mirabel Kardeşler arabalarından zorla indirilerek tecavüz ve işkenceyle katledilirler. Diktatörlük bu canavarlığı, bu katliamı araba kazası olarak kayıtlara geçirmeye çalışır. Ama Halk bilir, ülkelerinin özgürlüğü için mücadele eden bu üç kızkardeşin diktatörlük tarafından katledildiğini.

İnsanlığın kurtuluşu için mücadele edenler, insanlık izin vermediği sürece unutulmazlar. Mirabel Kardeşlerden birinin kod adı kelebektir. O günden sonra bu yiğit üç kızkardeş Dominik Cumhuriyetinde ve tüm dünyada “KELEBEKLER” olarak anılırlar. 1981 yılında Dominik’te toplanan Latin Amerika kadın kurultayı, 25 Kasımı , “kadına yönelik şiddete karşı mücadele ve uluslararası dayanışma günü” olarak kabul eder. 1985 yılında da, BM tarafından 25 Kasım, “kadına yönelik şiddetin yok edilmesi için uluslararası mücadele” günü olarak ilan edilir.1981 den bu yana da dünyanın dört bir köşesinden kadınlar; cinsiyet eşitsizliğine, ayrımcılığa, sömürüye, aile içi şiddete, ırkçılığa ve milliyetçiliğe karşı efsaneleşen bu üç kelebeği anıyorlar. İnsanlığın yarısı olan kadınlar; özgürlüğü yok etmek isteyen Diktatörlere, Halka zulmeden egemenlere, kadına şiddet üreten Kapitalist Düzene, kadını ikinci sınıf bir cinsiyet olarak gören anlayışlara karşı, kadın dayanışmasını örüyorlar, seslerini yükseltiyorlar ve Kelebeklerin özgürce kanat çırpacakları günler için mücadele ediyorlar.

Ülkemiz tarihinin en karanlık günlerini yaşıyor. Laik Cumhuriyetin temellerine dinamitler döşeniyor. Mustafa Kemal ve yol arkadaşlarının mirası, anıları, mücadeleleri yok edilmeye çalışılıyor. Laik Cumhuriyetle birlikte kadınlarımızın elde ettiği bütün haklar bir bir yok edilerek ikinci sınıf bir vatandaş konumuna sokulmak isteniyor. Kadınlarımızın sosyal ve ekonomik yaşamdaki rolleri sıfırlanıyor. Yarımız olan kadınlar iktidardaki anlayış tarafından sadece doğuran, ev işi yapan ve erkeğin cinsel ihtiyacını gideren bir objeye dönüştürülmek isteniyor. Bütün bunlar yetmezmiş gibi kadına şiddet, tecavüz ödüllendiriyor. İşte AKP’li milletvekilleri tarafından Meclise; cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın işlenen cinsel istismar suçunda, mağdurla failin evlenmesi durumunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve hüküm verilmiş ise infazın ertelenmesi yönünde bir önerge sunuluyor. En büyük insanlık suçudur tecavüz. Tecavüz kadının cehennemidir, bu büyük acı, travma yetmiyor bir de tecavüzcüsü ile zorla evlendirilen kadın ömür boyu cehennemde yaşamaya mahkûm ediliyor. Bu tecavüzün artmasıdır, meşrulaştırılmasıdır, önünün açılmasıdır. Kadına ve erkeğe cinsel istismarın artmasıdır. Bu önergenin yasalaşması halinde dört bin tecavüzcü serbest kalacak ve kadınlarımızın sokağa çıkması çok daha tehlikeli bir hal alacak. Bu durum hiçbir insani değere, vicdana, ahlaka sığmaz. Ama ruhen çürümüş, yozlaşmış, sapkınlaşmış, sadece sureti insan olanların değerleriyle, vicdanlarıyla, ahlak anlayışlarıyla örtüşüyor gelinen bu nokta. Tüm ülkede başta kadınlarımız olmak üzere tepkilerin yoğunlaşması, tepkilerin sokağa taşmasıyla bu gerici önergeyi elbirliğiyle ortadan kaldırdık. Ama tehlike geçmiş değil. Bu daha başlangıç mücadeleye devam.

14 yıllık AKP iktidarında kadınlara yönelik cinayetler 14 kat artış göstermiştir. Her gün kadına yönelik şiddet, olağan haberler halini almaya başladı. Yine hergün AKP iktidarının bileşenlerinin kadını aşağılayan söylemleriyle karşılaşıyoruz. Bu Ortaçağcı Zihniyetin getirmek istediği düzende kadınlarımızın payına düşecek olan kölelik ve cinsel bir obje olmaktır. Soyut bir suçlama mı bütün bunlar. Kesinlikle hayır, hergün yaşanılan, artık kanıksanmaya başlanan somut gerçeklikler. Alın size örnekler:

Tayyip Erdoğan: “Kadına yönelik şiddet abartılıyor.” “Ben zaten kadın erkek eşitliğine inanmıyorum.” “Benim bedenim, benim kararım diyenler feminist.” “Kürtajı bir cinayet olarak görüyorum.” “Kız öğrenciler, erkek öğrenci ile aynı evde kalıyor. Muhafazakâr yapımıza bu ters”

AKP Van milletvekili adayı olan yazar Vahdettin İnce: “İslam hukukuna göre buluğ çağına giren kız çocukları evlendirilebilir. Bunun çocuk istismarı olarak görülmesi İslam’a aykırı…”

“Başka kültürlerde oluşmuş algılar evrensel hukuk olarak dayatılıyor. Öyle bir şey yoktur, 18 yaş falan, kanunen böyle bir sınırlandırma getirilmiş olabilir ama bu doğru değil. Neden 18 yaşına kadar beklesin ki?”

Sosyal Doku Vakfı Başkanı Nurettin Yıldız: “6 yaşındaki çocuklar evlenebilir”.

Ensar Vakfı’ndaki çocuklara yapılan cinsel istismarların ortaya çıkması üzerine Aile ve Sosyal Politikalar eski Bakanı Sema Ramazanoğlu: “Bir kereden bir şey olmaz”.

Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin: “Medya olayları abartıyor. Kadına yönelik şiddet algıda seçicilik.”

Sağlık Bakanı Recep Akdağ: “Tecavüze uğrayan doğursun, gerekirse devlet bakar.”

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı İ. Melih Gökçek: “Kadın ahlaklı olsun, kürtaj yapmak zorunda kalmasın.” “Anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün? Anası ölsün.”

TRT’nin kadrolu uleması!!? Ömer Tuğrul İnançer: “Hamileliği davul çalarak ilan etmek bizim terbiyemize aykırıdır. Böyle karınla sokakta gezilmez. (…) Ayıptır ayıp. Bunun adı realizm değildir. Bunun adı terbiyesizliktir.”

Diyanetin Resmi İnternet Sitesi: “Babanın öz kızına şehvet duyması haram değildir.”

AKP Milletvekili Selçuk Özdağ: “Hayvana tecavüz edene bir şans daha verilmeli.”

78 yaşındaki gericinin koynuna sokulan 13 yaşındaki bir kız çocuğuna Adli Tıp Kurumu’nun verdiği rapor: “Ruh sağlığı bozulmadı.”

11 yaşındaki kız çocuklarının dedeleri yaşındaki adamların!!!? koynuna sokulması üzerine Adalet Bakanı: “Küçüğün de rızasıyla.”

Bu gerici iktidarın buna benzer söylemleri ve eylemleri yazılmaya kalkılırsa yüzlerce sayfalık kitap olur. Bu gerici güruhun en tepesinden en aşağısına kadar kadına bakış açısı bu. Ve maalesef bunlar 14 yıldır iktidar. Mustafa Kemal Atatürk’ün koltuğunda bunlar oturuyorlar. O Mustafa Kemal bakın kadınlarımıza nasıl değer veriyor:

“Dünyada hiçbir milletin kadını, Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar hizmet gösterdim diyemez.” Antiemperyalist, Antifeodal Kurtuluş Savaşımız’la kadınlarımızın elde ettiği bütün haklar AKP tarafından budanarak, yarımız olan kadınlar ikinci sınıf vatandaş konumuna getirilmeye çalışılıyor.

Ama bir şeyi unutuyorlar insan soyunun en büyük düşmanı emperyalistler ve yerli işbirlikçileri. Bizler Nene Hatunların, Kara Fatmaların, Birinci Kurtuluş Savaşımızda Cepheye Mermi Taşıyan İsimsiz Kahraman Kadınların torunlarıyız. Bizim fıtratımızda devrimcilik var, bağımsızlık var, özgürlük var. Biz kadınlar yaşamın yarısıyız. Yaşamın diğer yarısı erkeklerle birlikte omuz omuza sizin bu zulmünüze baş kaldırıyoruz. Eninde sonunda bu zulüm düzeninizi de yıkacağız. 25.11.2016

BÜRO-İŞ

MERKEZ YÖNETİM KURULU

 

Sosyal Medyada Paylaş